Benim adım kartanesi
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Benim adım kartanesi
Benim
adım kartanesi. Bir bulutun karnından doğdum. Ama hikâyem, Afrika’nın
uçsuz bucaksız çöllerinde başladı. “Bir kar tanesinin hikâyesi nasıl
olur da çöllerde başlar?” diye meraklandıysanız, anlatacaklarımı
dinlemelisiniz. Daha önce böyle bir hikâye dinlemiş olsanız bile,
dinleyin beni. Çünkü bir kar tanesinin hikâyesi, bir başka kar
tanesinin hikâyesiyle—emin olun—asla aynı değildir.
Bir
gün çölde bir rüzgâr çıktı. Kum tepeleri, develer gibi ordan oraya
yürüyor, bir yerde kaybolurken, bir başka yerde tekrar oluşuyordu. Ben
o zamanlar bir kum tanesinden çok daha küçük bir toz zerreciği idim.
Kendimi bir anda rüzgârın kanatları altında buldum. Hızla gökyüzüne
yükseliyor, çölün benden uzaklaşmasını heyecanla seyrediyordum.
Daha önce, hiç bu kadar yükseklere çıkmamıştım.
Yükseldim... yükseldim... yükseldim...
Yükseldim ve kendimi kocaman bembeyaz bir bulutun içinde buldum. Bulut,
hem çok nemli, hem de çok soğuktu. Özellikle de, benim gibi çölden
gelen bir toz zerresi için...
Bir dağ kadar büyük olan bulut, gökyüzünde hızla yol alıyordu. Denizler
geçiyordum, dağlar geçiyordum, ormanlar geçiyordum, şehirler
geçiyordum...
BİR GÜN beklenmedik bir şey oldu. Etrafımda minicik buz zerrecikleri
oluşmaya ve oluşan buz zerrecikleri bana yaklaşmaya başladı. İyice
yanıma yaklaşan buz zerrecikleri ise bana tutundu.
Bana tutunan o buz zerreciklerine başka buz zerrecikleri tutunuyordu.
Onlara da başka buz zerrecikleri… Her tarafımdan minicik kollar uzamaya
başladı. Sonra, o kolların üzerlerinden başka kollar çıktı ve onlar da
uzadı. Uzayan o kolların üzerinde ise, yine başka başka kollar
çıkmaktaydı.
Kısa bir süre sonra, etrafımda eşsiz güzellikte buzdan bir çiçek
oluştu. Sağıma soluma baktığımda, benimle birlikte gelen sayısız toz
zerreciğinin her bir tanesinin, böyle bir çiçeğe dönüştürüldüğünü
gördüm. En çok şaşırdığım şey ise, hiçbirimizin bir başkasına
benzememesiydi. Size, “Bir kar tanesinin hikâyesi, asla bir başka kar
tanesinin hikâyesinin aynısı değildir” demiştim değil mi?
Aşağıya inme zamanının giderek yaklaştığını hisediyordum. Ancak,
korkuyordum. Biz burada milyarlarca kar tanesiydik. Hep birlikte
aşağıya nasıl inecektik? O kadar narin birer çiçeğe dönmüştük ki,
yeryüzüne inerken kolumuz kanadımız kırılmayacak mıydı? Birbirimize
çarpa çarpa şekilsiz kocaman kütleler oluşturup, aşağıda yaşayanların
üzerine, bu dağ gibi buluttan, çığ gibi düşmememiz için, görünürde
hiçbir sebep yoktu.
Bir ses bana, “Korkma!” dedi. “Sen minicik bir toz zerreciği idin. Seni
bir kum denizi içinden, alıp bir bulutun karnında eşsiz bir çiçeğe
dönüştüren Allah’a itimat et. Korkma!”
Korkmadım. Kendimi bıraktım ve her zerremde, bir melek kanadının yumuşaklığını hissettim. İçim, sonsuz bir huzurla doldu.
Nihayet sıra geldi. Buluttan aşağıya doğru süzülmeye başladım. Uçtum uçtum uçtum…
Uçtum ve içinde pek çok çocuğun, neşe içinde kuşlar gibi cıvıldaşıp oynaştığı kocaman bir bahçeye konuverdim.
Çocuklar dizlerine kadar gelen karın üzerinde koşuyor, kayıp düşüyor ve
birbirlerine kar topları atıyorlardı. Sonra içlerinden birkaçı, çok
büyük kartopları yapmaya başladı. Üç büyük kartopunu üst üste koyarak
bir kardanadam yaptılar. Kömürden gözleri ve, havuçtan burnu olan bir
kardanadamdı bu. Başında bir beresi, boynunda da, bir kaşkolu vardı.
İŞTE dostlar benim hikâyem bu kadar. Şimdi o kardanadamın kömür gözlerinin tam ortasında duruyorum.
Evet biliyorum bu sadece kardan bir adam. Üstelik çok yakında eriyip
gidecek bir kardan adam. Ama yine de, beni, miniminnacık bir toz
zerresiyken, bir bulutun karnında eşi benzeri olmayan bir kar tanesine
dönüştüren; sonra bir meleğin kanatları arasında, sağ salim yeryüzüne
indiren ve kardan da olsa ve pek yakında eriyip gidecek de olsa, ADAM
olmayı nasip eden Rabbime hamd ediyorum.
adım kartanesi. Bir bulutun karnından doğdum. Ama hikâyem, Afrika’nın
uçsuz bucaksız çöllerinde başladı. “Bir kar tanesinin hikâyesi nasıl
olur da çöllerde başlar?” diye meraklandıysanız, anlatacaklarımı
dinlemelisiniz. Daha önce böyle bir hikâye dinlemiş olsanız bile,
dinleyin beni. Çünkü bir kar tanesinin hikâyesi, bir başka kar
tanesinin hikâyesiyle—emin olun—asla aynı değildir.
Bir
gün çölde bir rüzgâr çıktı. Kum tepeleri, develer gibi ordan oraya
yürüyor, bir yerde kaybolurken, bir başka yerde tekrar oluşuyordu. Ben
o zamanlar bir kum tanesinden çok daha küçük bir toz zerreciği idim.
Kendimi bir anda rüzgârın kanatları altında buldum. Hızla gökyüzüne
yükseliyor, çölün benden uzaklaşmasını heyecanla seyrediyordum.
Daha önce, hiç bu kadar yükseklere çıkmamıştım.
Yükseldim... yükseldim... yükseldim...
Yükseldim ve kendimi kocaman bembeyaz bir bulutun içinde buldum. Bulut,
hem çok nemli, hem de çok soğuktu. Özellikle de, benim gibi çölden
gelen bir toz zerresi için...
Bir dağ kadar büyük olan bulut, gökyüzünde hızla yol alıyordu. Denizler
geçiyordum, dağlar geçiyordum, ormanlar geçiyordum, şehirler
geçiyordum...
BİR GÜN beklenmedik bir şey oldu. Etrafımda minicik buz zerrecikleri
oluşmaya ve oluşan buz zerrecikleri bana yaklaşmaya başladı. İyice
yanıma yaklaşan buz zerrecikleri ise bana tutundu.
Bana tutunan o buz zerreciklerine başka buz zerrecikleri tutunuyordu.
Onlara da başka buz zerrecikleri… Her tarafımdan minicik kollar uzamaya
başladı. Sonra, o kolların üzerlerinden başka kollar çıktı ve onlar da
uzadı. Uzayan o kolların üzerinde ise, yine başka başka kollar
çıkmaktaydı.
Kısa bir süre sonra, etrafımda eşsiz güzellikte buzdan bir çiçek
oluştu. Sağıma soluma baktığımda, benimle birlikte gelen sayısız toz
zerreciğinin her bir tanesinin, böyle bir çiçeğe dönüştürüldüğünü
gördüm. En çok şaşırdığım şey ise, hiçbirimizin bir başkasına
benzememesiydi. Size, “Bir kar tanesinin hikâyesi, asla bir başka kar
tanesinin hikâyesinin aynısı değildir” demiştim değil mi?
Aşağıya inme zamanının giderek yaklaştığını hisediyordum. Ancak,
korkuyordum. Biz burada milyarlarca kar tanesiydik. Hep birlikte
aşağıya nasıl inecektik? O kadar narin birer çiçeğe dönmüştük ki,
yeryüzüne inerken kolumuz kanadımız kırılmayacak mıydı? Birbirimize
çarpa çarpa şekilsiz kocaman kütleler oluşturup, aşağıda yaşayanların
üzerine, bu dağ gibi buluttan, çığ gibi düşmememiz için, görünürde
hiçbir sebep yoktu.
Bir ses bana, “Korkma!” dedi. “Sen minicik bir toz zerreciği idin. Seni
bir kum denizi içinden, alıp bir bulutun karnında eşsiz bir çiçeğe
dönüştüren Allah’a itimat et. Korkma!”
Korkmadım. Kendimi bıraktım ve her zerremde, bir melek kanadının yumuşaklığını hissettim. İçim, sonsuz bir huzurla doldu.
Nihayet sıra geldi. Buluttan aşağıya doğru süzülmeye başladım. Uçtum uçtum uçtum…
Uçtum ve içinde pek çok çocuğun, neşe içinde kuşlar gibi cıvıldaşıp oynaştığı kocaman bir bahçeye konuverdim.
Çocuklar dizlerine kadar gelen karın üzerinde koşuyor, kayıp düşüyor ve
birbirlerine kar topları atıyorlardı. Sonra içlerinden birkaçı, çok
büyük kartopları yapmaya başladı. Üç büyük kartopunu üst üste koyarak
bir kardanadam yaptılar. Kömürden gözleri ve, havuçtan burnu olan bir
kardanadamdı bu. Başında bir beresi, boynunda da, bir kaşkolu vardı.
İŞTE dostlar benim hikâyem bu kadar. Şimdi o kardanadamın kömür gözlerinin tam ortasında duruyorum.
Evet biliyorum bu sadece kardan bir adam. Üstelik çok yakında eriyip
gidecek bir kardan adam. Ama yine de, beni, miniminnacık bir toz
zerresiyken, bir bulutun karnında eşi benzeri olmayan bir kar tanesine
dönüştüren; sonra bir meleğin kanatları arasında, sağ salim yeryüzüne
indiren ve kardan da olsa ve pek yakında eriyip gidecek de olsa, ADAM
olmayı nasip eden Rabbime hamd ediyorum.
Geri: Benim adım kartanesi
oww spr yhaa tşkler murat abii
hLL^^m- Normal Üye
- Ruh Hali :
Mesaj Sayısı : 402
Yaş : 29
Nerden : Önemsiiz.
Teşekkür : 2
Rep Puanı : 60680
Kayıt tarihi : 22/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz